Hatice Meryem: Siftah
KONUK OKUR: YILMAZ KEMAL YÜCE
Amatör kitap eleştirmenliğinde siftahı, Türk Edebiyatı’nın yeni nesil yazarlarından biri olan Hatice Meryem’in öykü türündeki kitabı “Siftah” ile yapıyorum. Evet, “Siftah” bir öykü kitabı ve yazarı Hatice Meryem’in üç kitabından ilki. Anlayacağınız, size hem Hatice Meryem hakkında birkaç kelam edeceğim, hem de kitabını öve öve bitiremeyeceğim.
Hatice Meryem, Varlık dergisinin 1999 yılında düzenlediği Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri’nde öykü dalında “Siftah” ile “dikkate değer” bulundu – “’dikkate değer’ de ne ola ki? Öyle de ödül mü olurmuş?” soru tümcelerini aklından geçiren kaderdaş okuyucularım için lüzümlu açıklama: şu ünlü sinema festivallerinin “gelecek vaad eden aktris” tadındaki ödül tipinin bir türevi gibi düşünebiliriz sanırım – neyse, konumuza dönelim. Yazarın öyküleri bazı dergilerde yayınlandı. Aynı zamanda mizah dergilerinde yayın koordinatörlüğü gibi üst düzey yöneticilik de yapan Hatice Meryem, yakın zamanda üçüncü ama roman türündeki ilk kitabı olan “İnsan Kısım Kısım, Yer Damar Damar”ı yazdı. Meryem’in bahsetmeyi unutmamam gereken diğer öykü kitabı ise okurları tarafından çok sevilen “Sinek Kadar Kocam Olsun Başımda Bulunsun” adını taşıyor. Fırsat bulup okuduğumda umarım onun da eleştirisini yaparım.
Yazarın henüz yanlız bir kitabını okumuş olmama rağmen, dili ve üslubu hakkında biraz küstahlık karışık bilmişlikle birkaç kelam ederek başlayayım, işin edebi kısmına. “Amma da uzattın be adam, tek cümlede söyle de kurtulayım şunu okumaktan!”ı aklından geçiren güzel okur; özetle klişe bir değerlendirme yaparak diyebilirim ki gösterişsiz, ama süslü bir sadelikle bezenmiş bir dili var yazarın. Akıcı ve uzun olmayan cümlelerle – tabii bu göreceli bir kavram, ama en azından diyebilirim ki benim cümlelerimden uzun değiller! – öyküsünün bugününü, dününü ve yarınını anlatıyor. Her öykü yazarı gibi kahramanlarını konuşturduğunda karakterlerini onların ağzından çıkan kelimeler ile yansıtmaya çalışırken gündelik hayatta kullanılan deyişlerden örnekler sunuyor. Kısacası, farklı kültürel deyişlere yer veriyor. Örneğin; Siftah’taki “Seferi İzdivaç” adlı öyküsünde taksi şoförüne “Amenna ve saddakna! O sizin iyiliğinizden, el kadar yavruların ne günahı var. Allah bu sabilerin hesabını analarından babalarından soracak ahrette!” dedirtiveriyor. Açıkçası “Amenna ve saddakna!”yı bendeniz ilk defa duydum. Bu ve benzeri deyişlerle öyküsünü okura, okuru öyküsüne ısındırdığı gibi gündelikleştiriyor da.
Yazar, bazı öykülerinde anlatıcılığı kahramanlarından birinin ağzından yapıyor. Bu tehlikeli ve oldukça dikkatli yapılması gereken işi yaparken anlatım üslubu, okurunun bazen taraf olarak bazense taraf tutmadan, öykünün okuduğu kadarıyla ilgili değerlendirme yapabilmesini, geri kalanı hakkındaysa merakını artıran tahminlerde bulunmasını sağlıyor. En azından ben okurken öyle oldu diyebilirim.
Meryem, öykülerinde başkahramanları genellikle kadınlardan seçmiş. Bu sığ tespitten sonra kitaplarından birinin adının “Sinek Kadar Kocam Olsun Başımda Bulunsun” olduğunu da hesaba katarak, hemen ondan daha sığ ve/fakat “günümüz entellektüelleri”nin yapmaktan kaçınmayacağı bir başka tespitte bulunalım: yazarımız bir feministtir efenim.
“Öyleyse ne olmuş?” diyerek kendi kendime cevap vereyim. Ve devam edeyim. Kadın kahramanlar çoğunlukla baş rolde olsa da benim yazarın en çok beğendiğim öyküsü “Kabul Hasan”dır. Meryem, Kabul Hasan’da, hepimizin özünde bulunan ve ne yapacağımızı bilmediğimiz/bilemediğimiz zamanlarda sığınmamız gereken “insanlığımız”ın öyküsünü anlatıyor.
Bu kadar laf salatasından sonra “Siftah” hakkında birkaç nicel bilgi verip toparlamak istiyorum. Kitap on kısa öykü içeriyor. Ortalama olarak her bir öykünün on sayfa sürdüğünü hesaba katarak sıkılmadan okuyacağınızı düşündüğüm, kahramanlarından aldığı güçlü gerçeklik hissiyatını okuruna zerk eden ve bir anlamda diğer insanların gündelik hayatlarında olup bitenlerden kopukluğunuzdan kaynaklı uyuşmuşluğunuzu giderecek öykülerle dolu bir kitap okumak istiyorsanız çok şey kaçırıyorsunuz.
“Amma da yazdım yahu” diyen eleştirmenciğin notu: Aslında ilk olarak Özdemir Asaf’ın “Yuvarlağın Köşeleri” adlı kitabı ile ilgili birkaç satır yazmak istedim. Fakat kısmet olmadı – kaderciliğimi de yapayım – inşallah ikincisine. Sürç-ü lisan ettiysek affola…
kitaplog notu:
Yılmaz Kemal, farklı üslubu ve zeki tavırlarıyla kıvrak bir zeka. Ayrıca işini büyük ciddiyetle yapan birisi. Daha pek çok artı özelliği var. Hepsini saymaya zaman yetmez. Bu kitabı okumamıştım ama yazdıkları beni bu kitabı okuyacaklarım listesine almama itti. Başka yazılarını da bekleyeceğim kendi adıma.
.
.
.
***
- December 24th
Leave a Reply