Posted by kitaplog

Silverthorn (Gümüşdiken) bir bitki. Suyun altında yetişen ve çok güçlü bir ilaç olabilen bu bitki Midkemia’da sadece tek bir yerde bulunabiliyor. Orası da moredhel bölgesi. Dahası böyle bir alanda herhangi bir insanı gören bir moredhel’in yapacağı ilk iş onun kafasını kesmek sonrasında da sorular sormak olur.

İşte böyle bir konuya sahip Gümüşdiken, Gediksavaşları serisinin ikinci kitabı. Kitapta bu sefer ön plana Pug’ın da aynı zamanda çocukluk arkadaşı sayılabilecek Prens Arutha ve arkadaşları çıkıyor. Müstakbel karısı Prenses Anita’yı öldürmek için kullanılan zehrin tek panzehiri olan Gümüşdiken, bulunması ve alınması herkes tarafından imkansız olarak kabul edilen bir yerde. Buna rağmen Arutha ve arkadaşları aşk (Arutha tarafında) ve dostluk (arkadaşları tarafında) uğruna bu imkansız yolculuğa çıkmakta hiç tereddüt etmiyorlar.

 

Kitapta bir yandan Arutha ve arkadaşları anlatılırken diğer yandan Pug da önemli bir karakter olarak yer alıyor ve kendi gelişimine, güçlenmesine devam ediyor. Tsuranni dünyasına dönen Pug pek çok sorunla uğraşsa da olayların arkasındaki gizemi açığa çıkarmaya ve bilmediği, tanımadığı, görmediği, sadece hissettiği “düşman”ı tanımaya ve ona karşı önlemler almaya çalışıyor. Hal böyle olunca da amacını gerçekleştirmek için edinebildiği bütün dostlara ve bilgiye ihtiyaç duyuyor.

Roman Büyücü serisinden sonra ikinci kitap. Bu kitapta her iki dünyayı da tanımaya devam ederken bir yandan da serinin sonlarında ve diğer serilerde devam edecek olan daha büyük çaptaki olaylar ve problemlere dair ufak tefek ip uçlarını toplamaya başlıyoruz. Karakterler, diyaloglar ve maceranın tamamı kitapta çok güzel şekilde işlenmiş ve ayrıca kitap çok güzel bir yerde bitiyor. Kitap okuyanda bir tatmin duygusuyla birlikte serinin üçüncü kitabını okumak için bir de merak duygusunu çok güzel ortaya çıkarıyor. Buradan Raymond E. Feist’e kocaman bir aferin göndermek istiyorum izninizle.

 

.