İstanbul Hatırası / Ahmet Ümit

Posted by goksel

Göksel ÖZBEK

Paris’in, Viyana’nın, Venedik’in hatta Amerika’daki tarih yoksunu bilumum kentlerin dekor olarak kullanıldığı birçok ünlü polisiye-gerilim romanı okurken, İstanbul da kendine has tarihiyle, yapıtlarıyla ve insanlarıyla böyle bir hikâyenin dekoru olmayı hak etmiyor mu diye düşünürdüm. Bunu düşünürken bir yandan da örneklerine benzetilmeye çalışılarak bir nevi özentiliğe yol açabilir diye de endişelenirdim. İşte bu roman, endişeleri kenara koyup, raflarda arşiv olarak kalabilecek, İstanbul’u sadece dekor değil bir kahraman olarak kullanan bir kurgu olma niteliğini taşıyor.

7 tepeli İstanbul’da, 7 tarihi döneme atıfta bulunulan, 7 sikkeli, 7 adet cinayet. Her ne kadar roman polisiye olarak geçse de kitapta aşk, dostluk, intikam ve tarihi konular da aynı oranda işlenmiş. Hatta bazen diğer konular o kadar öne çıkıyor ki klasik “Katil kim çıkacak acaba?” sorusunu unutup; bazı kısımlarda kurulmuş çilingir sofrasının, bazı kısımlarda İstanbul’un tarihinin, bazı kısımlarda da İstanbul’da yapılan bir kültür gezisinin tadını çıkarıyorsunuz. Bunların hepsini, özellikle de ansiklopedik bilgi değeri taşıyan tarihi bilgileri, okuyucuyu sıkmadan ve aynı zamanda romanın akışına da uydurarak yedirmek ancak böyle bir ustaya nasip olabilirdi. Kitap sonundaki “yararlanılan kaynaklar” kısmını görünce, yazar romanda sırıtmaması için kim bilir hangi bilgileri feda etmiştir diye de merak ediyorsunuz.

Romanda daha önce bilmediğimiz birçok tarihi olayı öğreniyoruz. Tarihin bir döneminde, İmparator Jüstinyen‘in Ayasofya Kilisesi’ni yaptırırken kubbesini taşıyan sütunlara aşkı Thedora için isimlerinin baş harflerini işlettiğini öğrenirken; diğer döneminde, Mimar Sinan’ın aşkını ilan edemediği Kanuni’nin kızı Mihrümah Sultan için yaptığı camilerin hikâyesini okumak insana ayrı bir keyif veriyor. Kitap yabancı dillere çevrilirse bu tip hikâyelerin etkisiyle bence kesinlikle İstanbul’a gelen turist sayısında artış yaşanacaktır. Bunun yanında, yazarın kitabın Fatih-Çarşamba’da geçen kısmını oldukça doğal ve sansürlemeden anlatması ve Komiser Ali’nin bu semte bakışını bazı okuyucuların muhtemel tepkisini göze alarak yazabilmesi çok hoşuma gitti.

Bu güzelliklerin yanında romanda bazı mantık hataları aralarda konsantrasyonunuzu bozabiliyor. Bu kadar cinayet işlenirken en üst yetkili olarak baş komiseri görüp herhangi bir bakana, genel müdüre rastlamamamız, kanıtların komiserin cebinde dolaştırılıp her isteyene gösterilmesi, bir türlü ele geçirilemeyen dava dosyası bunlardan bazıları. Trevanian, “Şibumi” romanının uzun bir kısmının geçtiği mağara bölümünü daha iyi gözümüzde canlandırmamız için o mağaranın bir haritasını koymuştu. Bunun gibi, bir tarihi yarımada haritası anlatılan yerleri daha iyi gözümüzde canlandırmak için hoş olurdu.

Bu arada, yaz başında Ahmet Ümit eşliğinde, kitapta geçen cinayet mahallerinin gezildiği ve ardından romandaki Tatavla Meyhanesinde kurulan bir sofrada yemek yendiği bir gezi yapılmıştı. Böyle bir şeyi kaçırdığım için üzülürken, 19 Eylül’de tekrar yapılacağı haberini aldım. İlgilenenler buradan bilgi alabilirler.

Kitabın sonuna gelirsek, daha önce Ahmet Ümit’in romanlarını okuyanlar önceki romanlarına benzer bir sonun olduğunu söylese de, bana göre hikaye oldukça şaşırtıcı ve başarılı biçimde bitti. Hatta o kadar duygusal biçimde bitiyor ki kitaba kendini kaptıran birçok hisli okuyucu gözyaşlarını tutamayacaktır. Tüm kitabın nedeninin ve mantığının anlatıldığı son sözler kısmı gereksiz uzatılmadan, romanın akışına çok başarılı biçimde yedirilerek yazılmış. Belki biraz Dan Brown’a da benzetilecektir ama edebi açıdan Dan Brown’ın kitaplarından iki gömlek üstte olduğunu rahatça söyleyebilirim. Ahmet Ümit, bir röportajında söylediği gibi, “Artık gece başımı yastığa koyduğumda rahat uyuyorum. Çünkü İstanbul adına bir şey yaptım” demeyi gerçekten hak ediyor.

Kitabın bomba kısmı: Başkomiser Nevzat ağız arıyor: “Yani iş yaşamının babanızı değiştirdiğini söylüyorsunuz…” Efsun yanıtlıyor: “İş yaşamı değil, para Nevzat Bey, para…Üstad Necip Fazıl şöyle der: İnsanın kazandığı paradan değil, paranın kazandığı insandan korkulur.”
Fiyatı: 12 TL
Toplam sayfa: 565
Not: 8/10
Tanıtım filmi:

 

4 Responses to “İstanbul Hatırası / Ahmet Ümit”

  1. […] gibi bir yazarın kitaplarını bu kadar geç okumamam gerekiyordu. Pek çok kişi son romanı İstanbul Hatırası’nın en güzel kitabı olduğu görüşünde olsa da, “Kavim” benim gözümde sadece […]

  2. Ahmet Ümit Türk polisiye romanlarının ustası olduguna kanaat getirdim kendimce tabiki. Yazdıgı her roman, her eser kesnlikle okunulmalı. insanı farklı dünyalara uçuruyor ayrıca bağımlılık yapıyor 🙂

  3. […] dair de herhangi bir fikrim yoktu. Ama burada yayinlanan Göksel Özbek’in bu kitapla ilgili yazisini okuduktan sonra bu kitaba ilgi duymaya basladim. Özellikle Istanbul üzerinde geciyor olmasi […]

  4. […] kitap sonunda çıktı… “Kavim” ve son olarak “İstanbul Hatırası” kitaplarıyla Ahmet Ümit çıtayı o kadar yukarı çekti ki, bundan sonraki eserlerinin […]

Leave a Reply