Ha Jin – Bekleyiş

Posted by kitaplog

 

Filiz KIŞLACIK

 

Kitabın konusu iki kadın arasında kalmış bir erkekmiş gibi dursada Çin’in gelenekleri ve devrim şartlarını eleştirer gözle anlatmış bize Ha Jin. Yazar hikayeyi ustalıkla hikayeleştirmekle birlikte, çok akıcı olmamasına rağmen merakımızı cezb etmeyi başarmaktadır. İdeolojilerin fikren ne kadar insancıl olsa da uygulamaya geçtikten sonraki aksaklıkları aktarmaya çalışmış bazen de. Bana göre ise hayatı zorlaştıran da, yaşamaya değer yapan da insandır. Kişinin en büyük düşmanı yine kendisi değil midir?
 
Lin Kong askeri doktordur. Anne, babasının ısrarı üzerine iyi huylu, sade, geleneklerine bağlı, köylü kızı Shuyu ile evlenir ve bir kızları olur. Tayinin çıkması üzerine başka bir şehre gider ve köyüne sadece yılda 10 gün gelebilmektedir. Buraya kadar işiyle meşgul, sade bir hayat sürer, ta ki hemşire Manna’ya aşık olana kadar. Köye gidip karısını boşanmaya ikna etmek ister ama Shuyu buna razı değildir ve bekleyiş başlar. Hastane kurallarına göre evli veya nişanlı olmadan el ele yüremek bile yasaktır ve gizli bir aşk yürütmenin zorluklarını yaşamaktadırlar.

Lin’i hikayenin başından sonun kadar hep bir tatminsizlik içinde görüyoruz. Batı kültürüne yakın ama gelenekçi bir yapıdaymış gibi görünse de aslında elini taşın altına koymayan bir karakter. Neticede kendisine uygun görmediği bir evlilik yapması hem kendisine en çok da karşısında ki insana haksızlıktır. Shuyu’nun sırf sessiz, köylü bir kadın olması Lin’in istediği zaman evlenip, istemediği zaman da boşanabilme hakkını vermemektedir. İşte yazar gelenekleri ve modernliği insanların ne kadar yanlış değerlendirdiğini anlatmaya çalışmış bana göre. Manna kültürlü, çalışan, devrimci, rahat ve modern kadını temsil ediyor. Peki bu kadar donanımlı bir kadının başka bir kadının duygularını ve haklarını ihlal etmesi  çelişki değil mi?
 
Kitapta bürokrasiye göndermeler yapmakla beraber, her ne kadar kanunlardan korksalar da aslında kendileriyle yüzleşmekten kaçmakta olduklarını görüyoruz. Shuyu  sessiz bir karakter olsa da istemediği bir durum karşısında insanların ne kadar direnişçi olduğunu kanıtlar nitelikte. Yani siz siz olun kimseyi hafife almayın.
 
Manna “ağlama yüreğim yar gelmez, gelse de artık farketmez” mi diyecek, yoksa Shuyu “aşk sarhoşu oldun nedensiz terk ettin beni, dönme geriye istemem seni” mi diyecek? Değişik  kültür ve yaşam tarzları tanımak isterseniz okumanızı öneririm.

İlginize sunulur, sevgiler…

Leave a Reply