Chris Cleave – Küçük Arı
Filiz Kışlacık
Uluslararası en çok satanlar listesine giren bu kitap hakkında benimde söyleyeceklerim var. Kitap sitelerini takip edenler ya da kitapçıları gezenler bilir, ne kadar tanıtımının yapıldığını. İlk üç sayfasının sırf övgü sözleriyle dolu olmasından veya kitabın kapağında “Bir sonraki Uçurtma Avcısı” yazmasından dolayı almadım; çünkü hediye geldi:) Arka kapağında diyor ki “Bu kitabı okuduğunuzda herkese anlatmak isteyeceksiniz. Bunu yaptığınızda, lütfen, neler olduğunu anlatmayın; çünkü bütün büyü olayların akışında…” Bende o etkiyi yaratmadı.
Kitabı açtığınızda şöyle bir yazıyla karşılaşıyorsunuz: “İngiltere zulüm ve çatışmadan kaçan insanlara güvenli bir sığınak sağlama geleneği ile gurur duymaktadır.” Gözlerim yaşardı, keşke burda olsaydınız da gözümden damlayan iki damla yaşa şahit olsaydınız! Lakin bayım aklıma bir şey takıldı, şuna cevap verebilir misiniz? Nijerya ile ilk olarak 18. yüzyılda Portekiz ve İngiliz sömürgeciler ilgilenmeye başladılar. Afrika’nın diğer bölgelerinde yaptıkları gibi Nijerya’ya gelerek yerli insanları alıp köle olarak çalıştırılmak üzere Avrupa’ya taşıyorlardı. İngilizler 19. yüzyılın başlarından itibaren Nijerya ile doğrudan ilgilenmeye ve kurdukları ticari kuruluşlar vasıtasıyla bu ülkeye yerleşmeye başladılar. İngiliz sömürgeciler 1861 Ağustosunda Lagas iskelesini ele geçirdiler. 1866’da “Lagas Sömürge ve Himayesi” adıyla bir sömürge bölgesi oluşturdular. 1900 yılına kadar Nijerya topraklarının tamamı İngiliz işgaline geçti. 1 Ekim 1960’a kadar da İngiliz işgali altında kaldı. Bunları yapanlar da siz değil miydiniz? Diogenes’in de söylediği gibi aslında; “gölge etmeyin başka ihsan istemiyoruz sizden…”
Nijerya’lı bir genç kız ile İngiliz bir kadın ağzıyla yazılmış kitap. Hikayede, ikiside gazeteci olan Sarah ile Andrew çiftinin bir de oğulları vardır. Yalnız evliliklerinde sorunlar yaşamaktadırlar. Üçüncü bir kişinin hayatlarına girmesiyle (Lawrence) ayrılık noktasına gelen çift, ilişkilerini kurtarmak için tatile gitmeye karar verirler. Çalıştığı dergide Sarah’ya, Nijerya tatili için teklif gelmiştir. Hiç tanımadıkları bu ülkeye gitmenin heyecanına kapılarak yola çıkarlar. Gittikleri yerde otel çevresinin haricinde bir yere gitmelerine kendi güvenlikleri açısından izin verilmemektedir. Lakin çiftimiz, yasaklar delinmek içindir felsefesinden yararlanarak, bir gece plajda dolaşmaya çıkarlar. Bunun akabinde koşarak yanlarına iki genç kız gelir (Küçük Arı ve ablası) ve kendilerine yardım etmelerini isterler. Peşlerinde bir takım adamlar vardır. Köyleri, petrol şirketinin adamları tarafından yakılmış, tüm insanlar katledilmiş ve bunları gören kızları öldürmek istemektedirler. Bundan sonra olaylar gelişir. Andrew’in ülkesine döndükten sonra, ki bitmek bilmeyen bunalımı, Küçük Arı’nın İngiltere’ye kaçması ve bir mülteci kampında iki sene kalması, oradan illegal yollarla çıkıp, bu çifti tekrar bulmasıyla devam etmekte hikaye.
Petrol şirketinin özel mi yoksa devlete mi ait olduğunu, olayların nasıl geliştiği hakkında bir bilgi vermemiş bize yazar. Hikaye çok yüzeysel geldi bana. Ayrıca Nijerya tarihi hakkında küçük bir araştırma yapıldığında bu ülkede herşeyden önce siyasi bir istikrarsızlık söz konusu ve bir çok ihtilale, sömürüye maruz kalmış. Aynı zaman içerisinde %51’nin müslüman, geri kalan nüfusunun Hristiyan ve az miktarda da Yahudi ile diğer dinlere mensup insanların yaşadığını görmekteyiz. Nijerya bünyesinde, Hausalar, Yorubalar ve İbolar olmak üzere değişik etnik gruplar barındırmakta. Hikayede Küçük Arı’da İbo etnik grubuna ait. Nijerya’lı bir kız hakkında hikaye yazıldığında konunun daha inandırıcı olması bakımından bu bilgilere de yer verilmesi kitabı daha anlamlı kılardı bana göre. Bunları neden söylüyorum; bir sonraki “Uçurtma Avcısı” denildiği için. Sözü geçen bu kitapta, Afganistan’ın siyasi geçmişi ve etnik yapısı hakkında yeterince bilgi verilmiş ve bu şekilde hikaye kurgulanmıştı.
Tabii ki her kitapta olduğu gibi burada da bir emek söz konusu.Ve benimde emeğe karşı saygım sonsuz. Sürç-i lisan ettiysek af ola diyorum ve eklemek istiyorum: Halkların hiçbir suçu yoktur, yalnız şu da vardır ki çıkarları doğrultusunda, güçsüzü ezme, zulüm etme politikasına göz yummak da yanlıştır. Biz herkesi seviyoruz çünkü dünyada bir insanın dahi mutsuz ve çaresiz olması tüm kainatı etkiler…
İşte böyle…
İlginizi çekerse, dili akıcı, sürükleyici ve bir erkeğin, kadın ağzıyla hikayeyi yazması, işlemesi bakımından da gayet başarılı, bilginize sunulur.
Mutlu günler dileğiyle, sevgiler….
- October 7th
Leave a Reply