Jodi Picoult – Anlaşma

Posted by kitaplog

 

Filiz KIŞLACIK

 

Zekice bir kurgu daha Jodi Picoult`tan. Yazar bu eserinde, diğer kitaplarında olduğu gibi yine aile ilişkilerini konu alarak okuyucularına” çocuklarımızı ne kadar tanıyoruz “sorusunu yöneltmekte. Kendi dünyamızda hayal ettiğimiz bir çocuk mu görüyoruz, yoksa ayrı bir birey olduğunu kabul ederek mi yaklaşıyoruz?

Çok iyi dost olan iki ailenin çocukları beraber büyürler ve beklendiği üzere büyüdüklerinde birbirlerine aşık olurlar. Yaşamlarında hiçbir sorun yokmuş gibi görünürken gece yarısı gelen telefonla iki ailenin de hayatları altüst olur. Emily, başından aldığı kurşun yarasıyla ölmüştür; silah Chris`in babasına aittir ve içinde bir tane daha kurşun vardır. Chris bunun “intihar anlaşması” olduğunu söyler; ikinci kurşun kendisi içindir. Soruşturmayı yürüten dedektif durumdan şüphelenerek Chris`i cinayet suçlamasıyla tutuklar. Emily`nin annesi kızının intihar edebileceğine ihtimal bile vermemektedir. Bu olaydan Chris`i sorumlu tutar ve iki ailenin arası bir daha düzelmemek üzere açılır. Hayalleri olan, birbirine seven iki genç insan; biri parmaklıklar ardında, diğeri ise dönülmez bir yolda. Böyle bir olayın yaşanmasının, Emily ve Chris`in bu çıkmaza girmesinin sebebi ne olabilir? Çocuğunuzun intiharın eşiğinde olduğunu anlayabilir misiniz? Ya da planlı bir şekilde cinayet işleyebileceğine ihtimal verebilir misiniz?

 

 

Her iki aile için de bu dramın yaşanması süpriz olmakla beraber, çocuklarının haliyeti ruhiyeleri hakkında hiçbir fikirlerinin olmadığını anlamak acı bir deneyim olsa gerek. Bazen sadece görmek istediklerimizi görürüz. Sorunları hissettiğimiz zaman, çözmek yerine yokmuş gibi davranmak ve kendimizi buna inandırmak kolayımıza gelir aslında. Hele ki mevzu bahis bir insanın evladı ise, onun uçurumun kenarında olduğunu kabul etmek, hatta kötü şeyler yapabileceğine inanmak daha da zordur. İnsanın en değerli varlığı hiç şüphesiz ki kendi canı olan çocuğudur; fakat unutmamak gerekir ki, o ayrı bir bireydir. Yaptığı herşeyden sorumlu olamayacağımız gibi, her zaman yanında olduğumuzu hissettirmek, güven vermek, duygu ve düşüncelerini önemsemekse elimizdedir.

Duygusal gerilimin bir an bile azalmadığı akıcı bir eser. Picoult, çarpıcı konuları ele almasıyla  ve uslubundaki ustalık sayesinde okuyucuları kendisine bağlamayı başarabilen bir yazar. Genel olarak bir romanı kurgularken, tek bir kahramanın değil de her karakterin kendi ağzından duygularını aktarmasıyla, olaya birçok açıdan bakabilmemizi sağlıyor.
İlgilenenlerin beğenilerine sunulur.

Keyifli okumalar,sevgiler…

Leave a Reply