John Katzenbach – Psikoanalist

Posted by kitaplog

 

Nilay Göktuna

 

Okuduğumda “vay be” dediğim, yerler haddinden fazla olunca siz kitap severlere hemen anlatmanın faydalı olacığını düşündüm bu kitabı. John katzenbach ilk defa duyduğum bir yazar zaten araştırmalarım sonucunda da yazarın başka bir kitabını bulamadım. Psiko-analist ilk önce bana tıbbı bilgiler veren, okumasam da olur diye diye rast gele alınıp bir köşeye attığım bir kitaptı (okuduğumda ne büyük bir hata yaptığımı anladım:) ). Psikolojik gerilim seviyorsanız ve katili dur bulucam şimdi diyorsanız hemen alıp okuyun derim. Gelelim kitabın öyküsüne:

 

 

Dr. Frederick Starks, 50’lili yaşlarında olan karısını kanserden kaybetmiş, hergün rutin bir hayat yaşayan, çeşitli hastaları olan bir psikanalisttir. Deyim yerindeyse hayatını biraz ot kıvamına getirmiş bir insandır. 53. yaş gününde kendisine gönderilen bir mektup alır. Mektupta kendini Rumpelstiltskin diye adlandıran eski bir hastası olduğunu ve onun yüzünden hayatının mahvolduğunu, şimdi ise iki haftalık, sonu iki seçenekli bitecek olan bir oyun oynamasını istediğini öğrenir. Bu 2 haftanın sonunda Rumpelstiltskin’in kim olduğunu bulamazsa intihar etmesi gerekmektedir. Eğer intihar etmezse Rumpelstiltskin doktorun 52 kişiden oluşan ailesini tek tek katledecektir.
 
Kitabın ana konusu bu ve kitap iki kısımdan oluşuyor. İlk kısım biraz sıkıcı ve yavaş. Dr. Ricky bana çok hımbıl bir karakter gelmişti ama ikinci bölüm gerçekten olağanüstü bir hızla ilerliyor ve katile yaklaştığınızı hissediyorsunuz. Valla ben bazı sayfaları defalarca okudum belleğime kazıdım katili bulabilmek için ama pek olmadı:) Bu da kitabı daha heyecanlı kıldı. Bu kitabı okuduğumda keşke filmimi yapsalar birebir dediğim bir kitap oldu. Şiddetle tavsiye ettiğim her kitap severin kütüphanesinde olmasını dilediğim bir kitaptır.
 
Kitaplı günleriniz bol olsun…….
 
 

not: Bu yazi Nilay’in ilk yazisi ve kendisine hosgeldiniz demek istiyorum. Umarim sitemize katkilari devam eder…

3 Responses to “John Katzenbach – Psikoanalist”

  1. Aramiza hosgeldin Nilay. Umarim yeni yazilarinla daha da katkida bulunursun…

    Ayrica ilginc bir kitaba benziyormus gercekten. Bu kadar hevesle de anlatildigina göre, gercekten güzel olmali… Bakalim ne zaman firsat bulacagim okumaya…

    Mustafa

  2. Bence o kadar da güzel bir kitap değil.Fazla bir gerilim yok.Jean Christophe Grange’in kitapları daha etkileyici..

  3. Hayatta her şeyin bir ilki var ya, işte bu kitap hayatımda ilk defa acayip zorlanarak okuduğum bir şeydi. Ki kitapkolik olduğumdan okunacak bir şey bulamazsam el altındaki ürünlerin ambalaj yazılarını bile okurum… Yazara fazla diyecek bir şeyim yok – kötü yazsaydı, New York Bestsellers listesine girmezdi sanırım. Asıl sözüm çevirene – bir kitabın çeviriyle mahvedilişine ilk defa rastladım. Gereksiz derecede uzun ve sıkıcı cümleler (galiba asıl metne daha yakın kalmak için)… O kadar uzun ki, bazen içinde özne ve yüklem arasındaki bağ kayboluyordu ya da anlam kalmıyordu… Ad durum ekleriyle ilgili bir sorunu da var galiba çevirmenin (neye değil de neyi başlıyor, neden değil de neye nefret ediyor)… Çok sıktı…
    Kitap kurtlarından daha önce duyduğum bir tavsiye vardı – Rusçadan çevrilmiş bir kitap okuyacaksan, şu çevirmenden oku, Fransızcadan da şu… Artık o tavsiyeye daha ciddi yaklaşırım herhalde… En az bu kitabın çevirmeninden kesinlikle kaçınmaya çalıcacağım…

Leave a Reply